Başkan Alemdar Ağaç-İş Sendikası Genel Kuruluna Katıldı.
TÜRK-İŞ Genel Teşkilatlandırma Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Eyüp Alemdar, Ağaç-İş Sendikası’nın 20. Olağan Genel Kuruluna katılarak Divan Başkanlığı görevini yerine getirdi.
Genel Kurul, 28 Mayıs 2022 tarihinde gerçekleştirildi. Genel Kurula ayrıca TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalarımızın genel başkan ve yöneticileri; genel Kurul delegeleri, çok sayıda davetli katıldı.
Ağaç-İş Genel Kurulunda Divan Başkanlığına seçilen TÜRK-İŞ Genel Teşkilatlandırma Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Eyüp Alemdar, bir konuşma yaparak Genel Kurula seslendi. Alemdar, "Kuruluşu 1950’li yılların başlarına uzanan, Orman Bakanlığı bünyesindeki Kereste fabrikalarında çalışan İşçilerin kurduğu Ağaç-İş Sendikamız, TÜRK-İŞ içinde köklü sendikalarımızdan biridir Ve önemli bir yere sahiptir. Bu anlamda da, Ülkemiz sendikal hareketi için Son derece önemli bir sendikadır. Bu işkolunda çalışan emekçiler, Uzun bir sendikal deneyime sahiptir. Ülkemizde sendikaların yasal olarak kurulmaya başladığı, 1946 yılından bu yana, Türk sendikacılığı içinde, Bu işkolunun emekçileri Her Zaman En ön saflarda yer almıştır. Bu kutsal mücadeleye omuz vermişlerdir. Mürsel Başkan da, TÜRK-İŞ Konfederasyonu içinde Deneyimi, sağduyusu ve ağabeyliğiyle Hepimiz için örnek bir sendikacıdır. İşte bu nedenlerle, Konfederasyonumuz çatısı altında Sizlerle birlikte olmaktan Birlikte mücadele etmekten Gurur duyuyoruz” şeklinde konuştu.
Başkan Alemdar konuşmasının devamında şunları söyledi; "Yalnızca ülkemiz için değil, tüm dünya için son derece zor bir dönemi geride bırakıyoruz. Özellikle 2020 yılının Mart ayından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi nedeniyle hepimizin hayatları alt üst oldu. Salgın nedeniyle dünya genelinde milyonlarca insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası işinden, ekmeğinden oldu. En gelişmiş ekonomiler bile, yaşanan durgunluk nedeniyle bu süreçten olumsuz etkilendi. En çok etkilenenler de hiç kuşkusuz emeğiyle geçinenler oldu. Dünyamızda yaşanan gelişmeler bununla da sınırlı kalmadı. Başta ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafya olmak üzere, çeşitli bölgelerde yaşanan savaşlar, toprak işgalleri ve göçler, hepimizin yaşamını derinden etkiledi. Ülkemizin hemen yanı başında, kuzey komşularımız arasında ve ortadoğu’da devam eden savaşlar, Türkiye’yi de derinden sarstı. Dünyanın egemen güçleri tarafından, küreselleşme sonrası ortaya çıkan paylaşım savaşlarının yol açtığı bu süreç, yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine, milyonlarca insanın topraklarından ayrılıp zorunlu bir göçle karşı karşıya kalmalarına neden oldu. Ülkemiz bu göç dalgasından en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor ve bu durum birçok ekonomik ve sosyal soruna da yol açıyor.
Pandemi sürecinde yaşadıklarımız tüm dünyaya gösterdi ki,hayatta en yüce değerlerden biri emektir. Bu süreçte herkes bir kez daha emeğin ne kadar önemli ve yaşamsal olduğunu gördü. Herkes anladı ki, emek olmazsa, emekçiler canları pahasına çalışmazsa, yaşamın temel unsurlarundan olan üretim de olmuyor. Salgın döneminde, herkes evine kapanırken, başta sağlık emekçileri olmak üzere, kargo işçileri, market çalışanları, ulaştırma işçileri, tarım işçileri, tüm emekçiler görevlerinin başındaydı. Çalıştılar, canları pahasına ürettiler. Ülkemiz ekonomisini ayakta tuttular. hepsine bir kez daha Teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Yaşadığımız süreçte, tüm dünya salgın sonrasını konuşmaya, yeni senaryolar üzerinde tartışmaya başladı. Artık herkes hiçbir şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağı konusunda hemfikir… Dünya ekonomileri yaşanan gelişmelerden çok ciddi olarak etkilenecek, ancak bu süreçte ne yazık ki çalışma yaşamında da ciddi sorunlar yaşanacak. Bazı kesimler, üretim ilişkilerinde önemli dönüşümlerin yaşanacağını, Salgın öncesi çok konuşulan dijitalleşme ve sanayi 4.0 gibi modellerin yaygınlaşacağını, esnek çalışma, evden çalışma gibi uygulamaların artacağını düşünüyor. Bu konuda çok çeşitli görüşler var. Biz de zaman içinde bunları tartışmak durumunda kalacağız. Bunların hepsi tartışılabilir, konuşulabilir. Ancak kesin olarak ortaya çıkan şudur ki, yeni dönemde emeğin, doğanın, hijyenin değeri ve önemi artacak, yaşam biçimlerimiz derinden etkilenecek. Dünya artık eskisi gibi olmayacak. Bu süreçte bize düşen önemli görevler var. Emeği ve emekçiyi korumak, bu yeni döneme hazırlıklı olmak ve tüm dünyanın tartıştığı, adil geçiş gibi kavramlar üzerinde çok ama çok çalışmaktır.
Kabul etmek gerekir ki, ülkemiz önemli bir ekonomik darboğazdan geçiyor. Günden güne artan enflasyon, bir türlü durdurulamayan hayat pahalılığı, her geçen gün birbiri ardına gelen yüksek fiyat artışları, hepimizi zorluyor. Özellikle de emeğiyle geçinenler, gerçekten zorlanıyorlar. İşçisiyle, memuruyla, emeklisiyle, esnafıyla, toplumun tüm kesimleri, Yaşananlar karşısında Çaresiz bir şekilde mücadele veriyor. Elbette ki, Yaşanan bu ekonomik sorunlarla ilgili baştahHükümetimiz olmak üzere tüm ilgili kesimler amansız bir mücadele veriyor. Sorunun çözümü için çeşitli formüller üretiliyor. Ancak ben de, toplumun geniş kesimlerinin geçim sıkıntılarına çözüm olması açısından bir öneride bulunmak istiyorum. Çünkü ben inanıyorum ki, asgari ücretli işçinin de, düşük ücretle, hiçbir sosyal hakkı, ikramiyesi, Ya da diğer yardım kalemleri olmadan çalışan emekçilerin de, sorunlarının çözümü için gereken en önemli şey, sendikal örgütlenmedir. Eğer ülkemizde asgari ücret açlık sınırının altında kalmışsa, asgari ücretle çalışanların oranı toplam çalışanların neredeyse yüzde 50’sine ulaşmışsa, bu sorunun reçetesi, sendikal örgütlenmedir. Ben, Ağaç-İş Sendikamızın 20. Olağan Genel Kurulundan Bütün kesimlere çağrıda bulunmak istiyorum. en başta hükümetimize çağrıda bulunuyorum. Yoksullukla baş etmenin, düşük ücret sarmalından kurtulmanın yolu, sendikal örgütlenmedir. Hükümetimiz, bu sorunların çözümü için sendikal örgütlenmeyi teşvik etmelidir. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı, özellikle yetki konusunda çalışanlar lehine yasal düzenleme yapılmalıdır. Buradan işverenlerimize seslenmek istiyorum. Sendikalardan korkmayın. Sosyal diyaloğa inanın. Unutmayın ki, sendikaların olduğu bütün işyerlerinde İş disiplini vardır… Verimlilik vardır… Sosyal diyalog ve karşılıklı dayanışma vardır… O nedenle, Sendikal örgütlenmeye karşı çıkmayın. Şunu da unutmamalıyız ki, sendikal örgütlenme demokrasimiz için de olmazsa olmazdır. Üretenler, emekçiler ne kadar örgütlü olursa, ülkemizde demokrasi de o derece gelişir. Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla olduğu bir toplumda, işçi hak ve özgürlükleri de, O derece gelişme gösterir. Bundan da yalnızca işçiler değil, toplumun tüm kesimleri fayda görür. Buradan Sendikalarımıza da çağrıda bulunmak istiyorum. Örgütsüz tüm çalışanlar mutlaka sendikal güvenceye kavuşmalıdır. Sendikalar bunun için, ne pahasına olursa olsun mücadele etmelidir. Emin olun, bu haklı mücadelenizde, biz TÜRK-İŞ olarak sizlerin arkasında olacağız. Ne gerekiyorsa yapacağız. ve son olarak, ülkemizdeki örgütsüz tüm emekçilere de bir çağrıda bulunmak istiyorum. Sendikalı olun… Sendikalara, sendikal mücadeleye inanın… Emin olun, sendika çatısı altında, kendinizi ve ailenizi güvende hissedeceksiniz… Kendinize inanın, güvenin, Unutmayın… Örgütlü mücadelenin karşısında Hiçbir güç duramaz.
Bir yanıt yazın